Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bu tür sözler sadece erkek çocuklarına söylenmiyor tabii, kız çocuklarına, "yarın evlenirsin, kocanın annesine 'anne', babasına 'baba' dersin, bizleri unutursun" deniyor. Bu ortamlarda yetişen iki kişi evlenince, birbirlerini sevmeye, birbirlerine önem vermeye direniyorlar ya da birbirlerini sevince, "anne ve babalarına karşı suç işlemiş" duygusuna kapılıyorlar. Ömrü boyu bu duygulardan kurtulamamış, bu nedenle karısı ya da kocasıyla bir yabancı gibi ilişkisini sürdürmüş çok insan tanıdım.
Tüm dinlerin iki temeli cehalet ve korkudur, diyeceksiniz onlara. İnsanın Tanrı karşısındaki kararsızlığı tam da onu dine bağlayan güdüdür. İnsan karanlık içindeyken hem fiziksel olarak hem de moral olarak korkar; korku onda alışkanlık halini alır ve ihtiyaca dönüşür: Ümit edeceği ya da endişe duyacağı bir şey kalmadığında kendinde bir şeylerin eksik olduğuna inanır. Şimdi, ahlâkın yararına yeniden bir bakalım: Bu önemli konuda onlara ders anlatmaktan çok, örnekler verin; kitaptan çok kanıt sunun, o zaman onları iyi birer yurttaş haline getirirsiniz; iyi birer savaşçı, iyi birer baba, iyi birer eş yaparsınız; ülkelerinin özgürlüğüne öyle bağlı insanlar olurlar ki. Akıllarına hiçbir kölelik fikri gelmez, hiçbir dini korku onların dehasını bulandıramaz. Bu koşullarda, herkesin ruhunda gerçek yurtseverlik ortaya çıkacaktır; tüm gücüyle ve tüm saflığıyla bu ruhlarda hüküm sürecektir, çünkü tek hâkim duygu halini alır ve hiçbir yabancı fikir onun enerjisini azaltamaz; bu durumda, ikinci kuşak güvenilir olacaktır ve sizin eseriniz, onun tarafından sağlamlaştırılarak, evrenin yasası halini alacaktır. Ama kaygı ya da ödleklik yüzünden bu öğütlere uyulmazsa yok edildiği sanılan yapının temellerinin varlığını sürdürmesine izin verilirse, neler olur? Yapı bu temeller üzerinde yeniden inşa edilir ve aynı dev heykeller oraya yerleştirilir, şu korkunç farkla ki, bu heykeller bu kez oraya öyle bir güçle yerleştirilir ki ne sizin kuşağınız ne de sonrakiler onları devirmeyi başarabilir.
Reklam
“Hakkım yok mu? Sen ki benim uğruma yaşamı, benimkini, öylesine acı tatmıştın, baba, ilk bulanık demini yudumlayıp zorlanışımın ve hep yeniden tadarak, ben büyüdükçe, bir yabancı geleceğin ağızda bıraktığı buruklukla dolu, benim çok bilmiş bakışımı sorgulardın,– babam, sen ki öleli beri, çok zaman umudumun içinde, benim içimde korkuyorsun, ölülerin ülkeler dolusu erincini veriyorsun bir parça alınyazım uğruna, hakkım yok mu?”
Başarıyla okumuş oğullarını Amerikada bir yabancı kıza kaptırmaktan korkan anne-baba kendilerince "münasip" biri ile evlendirmek istiyorlar.Gençlerin birbirini tanımaları, konuşup sohbet ederek yakınlaşmaları ne kız ailesi ne de erkek ailesi tarafindan önemseniyor.Neden dersiniz? Çünkü kendi evlilikleri de muhtemelen görücü usulüyle oldu. Evlenmenin bireysel bir seçim, biyolojik-psikolojik-sosyoekonomik ve ruhsal bir uyum meselesi olduğu farkındalığına sahip değiller. Neden bu farkındalığa sahip değiller? Çünkü Korku Kültürü'nde oluşan yaşam şablonu içinde CAN yoktur:sosyal roller ve YÜZ vardır. Ve büvüklerin verdiği karar hem de oğlanın kaderini belirler.
Sayfa 128
4. Bölüm, Sevginin Uygulanması
Bu denli abartılmamış -ya da daha da belirgin- çarpıtmalara insanlar arası ilişkilerde rastlanır. Çoğu anne baba, çocuğun tepkilerini onun kendi duyguları, davranışları olarak görmek yerine, çocuğun söz dinlemesi, onlara mutluluk vermesi, onlar için övünç kaynağı olması şeklinde yorumlamaz mı? Kaç koca, kendi annesine olan bağlılığı yüzünden karısından gelecek herhangi bir isteği, özgürlüğünü kısıtlayıcı bir istek ve karısını zorba bir kişi olarak görmez? Küçükken parlak bir şövalyenin hayali ile büyüyen kaç ev kadını kocasını duygusuz ve aptal bulmaz? Yabancı ulusları ilgilendiren bir konuda nesnel olmanın güçlüğü çok yaygın bir durumdur. Bir başka ulus her gün kötülenirken, kişinin kendi ulusu iyi ve soylu olan her şeyin simgesi haline geliverir. Düşmanın tüm davranışları tek bir şekilde yorumlanır, kendi davranışları ise başka bir şekilde. Düşmanın iyi bir davranışı bile onun melaneti olarak ele alınır, bizi ve dünyayı kandırmaya yönelik davranışı olarak görülür. Buna karşın bizim kötü davranışlarımız soylu amaçlarımız için gereklidir ve yapılmalıdır. Aslında biri uluslararası ilişkileri bireylerarası ilişkilerde olduğu gibi incelese, bu ilişkilerde nesnelliğe çok az rastlandığını, buna karşı narsist çarpıtmanın bir kural olarak yerleştiğini görür.
Sayfa 138
Resim yavaş yavaş netleşmeye başlıyor. Başarıyla okumuş oğullarını Amerika'da bir yabancı kıza kaptırmaktan korkananne-baba kendilerince 'münasip' biri ile evlendirmek isti­yorlar. Gençlerin birbirini tanımaları, konuşup sohbet ede­ rek yakınlaşmaları ne kız ailesi ne de erkek ailesi tarafındanönemseniyor. Neden dersiniz? Çünkü kendi evlilikleri demuhtemelen görücü usulüyle oldu. Evlenmenin bireysel bir seçim, biyolojik-psikolojik-sosyoekonomik ve ruhsal bir uyummeselesi olduğu farkındalığına sahip değiller. Neden bu far- kındalığa sahip değiller? Çünkü Korku Kültürü'nde oluşan ya­ şam şablonu içinde CAN yoktur; sosyal roller ve YÜZ vardır.Ve büyüklerin verdiği karar hem kızın hem de oğlanın kade­rini belirler.
Reklam
çocuklarımız delikanlılık, daha doğrusu düşünme çağına gelince bütün bu meseleler üzerinde durmazlar? Bu asla mümkün değildir; onlardan imkânsız bir içine kapanıklık beklemeyelim. Düşkün bir babanın durumu, özellikle başka arkadaşlarının iyi durumda babalarıyla kıyaslama yaparak bir gençte ister is- temez birtakım acı sorular uyandırır.
Sayfa 988 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
“Baba ocağından uzakta, öfke dolu bir tinle dolaştın, denizin çifte kayalarını aştın ve yabancı bir toprakta oturuyorsun.” MEDEİA
Sayfa 36 - CAN YayınlarıKitabı okudu
"Küçükken benim de ailem olsa, şimdiki gibi olmazdım. Bunu sık sık düşünüyorum. Bir ailenin hayatı ne kadar kötü gitse, gene de ana baba insana düşman , yabancı olmaz. Yılda bir olsun sevgi gösterirler. Hiç olmazsa o zamanlar bir yuvan olduğunu anlarsın. Ben ailesiz büyüdüm ; belki de ondan böyle ...duygusuz oldum. "
Sayfa 102 - Kültür yayınlarıKitabı okudu
Öyle mi dersin? Ya halk kızar da koskoca delikanlının baba sırtından geçinmesini doğru bulmazsa? Derse ki oğluna: Asıl sana düşer babana bakmak. Ben seni, büyüdüğün zaman uşaklarının uşağı yapasın, yerli yabancı bir sürü kölenle birlikte kendini bana besletesin diye mi çıkarıp koydum ortaya? Ben yalnız zenginleri, kibar denen kişileri başımdan atman için getirdim seni başa. Şimdi topla adamlarını ve çekil devletten. Bir baba isterse oğlunu belalı misafirleriyle birlikte evinden kovabilir değil mi?
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.